Giresun Üniversitesi Öğrencileri Paylaşım Alanı
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Giresun Üniversitesi Öğrencileri Paylaşım Alanı

Daha iyi bir Giresun Üniversitesi için...
 
AnasayfaAnasayfa  PortalliPortalli  Kayıt OlKayıt Ol  Latest imagesLatest images  AramaArama  Giriş yapGiriş yap  

 

 Su Kasidesi

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Misafir
Misafir




Su Kasidesi Empty
MesajKonu: Su Kasidesi   Su Kasidesi EmptyPaz Ağus. 12, 2007 9:28 pm

Su Kasidesi

Kaside Der Na't-ı Hazret-i Nebevî

1.Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlara su
Kim bu denli dutuşan odlara kılmaz çare su

2.Âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem
Ya muhît olmuş gözümden günbed-i devvâre su

3.Zevk-i tigından aceb yok olsa gönlüm çâk çâk
Kim mürûr ilen bırakır rahneler dîvâre su

4.Vehm ilen söyler dil-i mecrûh peykânın sözün
İhtiyât ilen içer her kimde olsa yâre su

5.Suya versin bağ-ban gülzar-ı zahmet çekmesin
Bir gül açılmaz yüzün tek verse bin-gülzâre su

6.Okşadabilmez gubârını muharrir hattına
Hâme tek bakmaktan inse sözlerine kare su

7.Ârızın yâdiyle nem-nâk olsa müjgânım n'ola
Zayi olmaz gül temennâsiyle vermek hâre su

8.Gam günü etme dîl-i bîmardan tigin dirig
Hayrdır vermek karanı gicede bîmâre su

9.İste peykânın gönül hecrinde şevkim sâkin et
Susuzum bu sahrada benim'çün âre su

10.Ben lebim müştâkıyım zühhâd kevser tâlibi
Nitekim meste mey içmek hoş gelir huş-yâre su

11.Ravza-ı kûyuna her dem durmayıp eyler güzâr
Âşık olmuş gâlibâ ol serv-i hoş reftâre su

12.Su yolun ol kûydan toprağ olup tutsam gerek
Çün rakîbimdir dahi ol kûya koyman vare su

13.Dest-bûsu arzûsiyle ger ölsem dostlar
Kûze eylen toprağım sunun anunla yâre su

14.Serv ser-keşlik kılar kumru niyâzından meğer
Dâmenin duta ayağına düşe yalvare su

15.İçmek ister bülbülün kanın meger bir reng ile
Gül budağının mîzacına gire kurtâre su

16.Tıynet-i pâkini rûşen kılmış ehl-i âleme
İktidâ kılmış tarîk-i Ahmed-i Muhtâr'e su

17.Seyyid-i nev'i beşer deryâ-yı dürr-i ıstıfâ
Kim sepübdür mu'cizâtı âteş-i eşrâre su

18.Kılmağ için taze gül-zâr-i nübüvvet revnakın
Mu'cizinden eylemiş izhar seng-i hâre su

19.Mu'ciz-i bir bahr-i bî-pâyan imiş âlemde kim
Yetmiş andan bin bin âteş-hâne-i küffâre su

20.Hayret ilen parmağın dişler kim etse istima
Parmağında verdiği şiddet günü Ensâr'e su

21.Eylemiş her katreden bin bahr-i rahmet mevc-hîz
El sunup urgaç vuzû için gül-i ruhsâre su

22.Eylemiş her katrede bin bahr-i rahmet mevc-hîz
El sunup urgaç vuzû için gül-i ruhsâre su

23.Hâk-i pâyine yetem der ömrlerdir muttasıl
Başını taştan taşa vurup gezer âvâre su

24.Zerre zerre hâk-i der-gâhına ister salar nûr
Dönmez ol der-gâhdan ger olsa pâre pâre su

25.Zikr-i na'tın virdini derman bilir ehl-i hatâ
Eyle kim def-i humar için içer mey-hâre su

26.Yâ Habîbâ'llah yâ Hayr'el-beşer müştâkınam
Eyle kim leb-teşneler yanıb diler hemvâre su

27.Sensin ol bahr-i kerâmet kim Şeb-i Mi'rac'da
Şeb-nem-i feyzin yetirmiş sâbit ü seyyâre su

28.Çeşm-i hûr-şidden her dem zülâl-i feyz iner
Hâcet olsa merkâdin tecdîd eden mi'mâre su

29.Bîm-i dûzah nâr-i gam salmış dîl-i sûzânıma
Var ümîdim ebr-i ihsanın sepe ol nâre su

30.Yümn-i na'tinden güher olmuş Fuzûlî sözleri
Ebr-i nîsandan dönen tek lü'lü-i şeh-vâre su

31.Hâb-ı gafletten olan bîdâr olanda Rûz-ı Haşr
Eşk-i hasretten dökende dîde-i bîdâre su

32.Umduğum oldur ki Rûz-i Haşr mahrûm olmayam
Çeşm-i vaslın vere ben teşne-i dîdâre su
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Misafir
Misafir




Su Kasidesi Empty
MesajKonu: Geri: Su Kasidesi   Su Kasidesi EmptyPaz Ağus. 12, 2007 9:28 pm

Günümüz Türkçesiyle

1) Ey göz, gönlümdeki ateşlere, gözyaşından su saçma, böylesine tutuşan ateşlere su çare kılmaz.

Bu
beyitte Fuzulî gönlünde aşk ve ıztırabı ateşlere, gözyaşını ise, suya
benzetmiştir. Su ile ateş birbirine zıttır. Su ateşi söndürür. Fakat
gönül atşi maddî değil, manevîdir. Bundan dolayı gözyaşları insanın
içindeki ateşi söndürmez. Bu beyit bize Fuzulî'nin muztarip, duygulu
bir insan olduğunu gösteriyor. Bu beyitte tekrarlanan (s, g, d, k)
konsonantları (ünsüzleri) ile (o, ö, u) vokalleri (ünlüleri) bir ahenk
vücuda getirmektedir.

2) Dönen günbedin rengi mi mavidir, yoksa gözümden akan su mu onu çepçevre çevirmiştir, bilmiyorum.

Bu
beyitte geçen "âb-gûn" kelimesi hem suya benzer, hem mavi renk mânâsına
gelir. Fuzulî gözyaşlarının gök kubbeyi çepçevre kuşattığını söylemekle
mübalağa sanatı yapıyor, gökyüzünün renginin mavi mi, yoksa
gözyaşlarından dolayı mı böyle göründüğünü bilmediğini söylemekle
"tecahül-i arifane" de bulunuyor. Gökyüzü, için "günbed-i devvar"
(döner kubbe) tamlamasını kullanmakla da şair, gökyüzü ile göz arasında
bir münasebet kuruyor. Bu beyitte tekrarlanan (n ve g) konsonlarıyla
ince ve kalın yuvarlak vokaller hususî, bir âhenk vücuda getiriyor.

3) Kılıcının zevkinden gönlüm parça parça olsa, şaşılmaz, zira su zamanla duvarda yarıklar bırakır.

Fuzulî'nin
bu beyitte "zevk-i tîg-kılıcının zevki" tamlamasını kullanması
psikolojik bakımdan dikkati çekicidir. Fuzulî sevgilisinin verdiği
acıdan şikâyet etmez, tam tersine zevk duyar. Burada söz konusu olan
kılıç sevgilinin keskin bakışıdır. Şair, senin kılıca benzeyen
bakışlarının yerdiği acı' bana zevk" verir fikrini "zevk-i tîg"
tamlaması ile özetlemiştir. Divan şairleri bu nevi kısa, özet veya
yoğun sözlerden hoşlanırlar. Onları okuyucunun çözümlemesi lâzımdır.
Şair, kılıcın gönlünü çak çak (parça parça) etmesi ile suların duvarda
yarıklar hâsıl etmesi arasında bir bağlantı kuruyor. Divan şairleri çok
defa kılıç deyince suyu hatırlarlar. Bunun sebebi kılıcın imal
edilirken su ile çelikleştirilmesidir. Bir klişe olarak kullanılan
"âb-ı tîg" (kılıç suyu, kılıcın parlaklık ve keskinliği) tamlaması da
onlarda su hayalini uyandırır.

4.Yaralı gönül senin (peykân)ından korka korka bahseder. Yaralı olan suyu ihtiyatla içer.

Bu
beyitte geçen "peykân" sözü okun ucundaki demir mânâsına gelir. Bu da
sevgilinin kirpiklerine tekabül eder. Sevgilinin oka benzeyen
kirpikleri âşığı yaralar, yaralılar da suyu ihtiyatla içerler.

5.Bahçıvan
boşuna zahmet çekmesin, gül bahçesini suya versin, bin gül bahçesine su
verse, senin yüzün gibi bir gül açılmasına imkân yoktur.

Bu
beyitte sevilen varlığın yüzü ile gül arasındaki benzeyiş dolayısıyla
ikisi arasında bir mukayese yapılmıştır. Fuzulî su redifi vasıtasiyle
hayali genişletiyor. Araya bahçıvanı da katıyor. Sevgili, güzellik ve
başka vasıfları bakımından gülden üstündür. Şair, su vermek ile de
oynuyor. Birinci mısrada "suya vermek" sözü mecazî olarak yok etmek
mânâsına kullanılmıştır.

6. Yazı yazan (hattat) kalem gibi gözlerine kara su inse de, senin yüzünün hattına benzer bir hat yazamaz.

Bu
beyitte "gubar,' muharrir, hat, hâme ve kara" kelimeleri arasında
tenasüb sanatı vardır. Bu kelimeler birbirleriyle ilgilidir. Hat, yazı
sanatıdır. Gubar, hat sanatında bir yazı çeşididir. Şair, kalem, kara
ve muharrir kelimelerini hat sanatı ile münasebeti bakımından
zikrediyor. Divan şairleri sevgilinin yüzündeki ince tüyleri hatta
(yazıya) benzetirler. Sevgilinin yüzünün hatları, hattatın yazdığı
yazılardan çok daha güzeldir. Hattat, gözlerine kalem gibi kara su
ininceye dek, yani kör oluncaya kadar yazı yazsa, senin yüzünün hattına
benzer bir yazı yazamaz. Şair "okşamak" kelimesini hem benzetmek, hem
yüz dolayısıyle sevmek mânâsında kullanmıştır. Kalem (hame) gibi gözüne
kara su inmek sözü, mecazî olarak kör olmak mânâsına gelir.

7.Yanağını hatırlarken kirpiklerim ıslansa bunda şaşılacak ne var? Gül yetiştirmek isterken, dikene verilen su boşa gitmez.

Fuzulî
bu beytinde gözyaşını tatlı bir alayla yumuşatıyor. Beyit, birbiriyle
ilgili şu benzetmelere dayanıyor: Yanak-gül, kirpikler-diken,
gözyaşı-su. Bu beyitte eskilerin "leff ü' neşir" (sarma ve açma)
dedikleri bir sanat vardır. Bu sanat, aralarında münasebet bulunan iki
veya üç şey zikrederek karşılıklarını (benzerlerini) söylemek suretiyle
yapılır.

8.Gam günü hasta gönülden kılıcını (kirpiklerini, bakışını) esirgemek gecede hastaya su vermek hayırlı bir iştir.

Fuzulî,
burada da ok (kılıç) -su-yaralanma mazmununa dayanıyor. Karanlık gece
ile sevgilinin kara gözleri arasında da münasebet vardır.

9.Gönül,
ondan ayrı olduğun zaman, onun peykinin (oka benzeyen kirpiklerini)
isteyerek, hasretini teskin etmeğe çalış. Susuzum, git bu çöl de benim
için su ara.

Kılıca olduğu gibi peykâna (ok ucuna) da su
verilir. Şairin "git bu çölde benim için su ara" demesi demirin kuruluk
bakımından çöle benzemesinden, demirde ve çölde gizli olarak su
bulunmasından dolayıdır. Şairin asıl özlediği sevgilisinin bakışlarıdır.

10.
Ben dudağına karşı büyük bir arzu duyuyorum. Kuru sofular ise, kevser
istiyorlar; böylece sarhoşa şarap,' ayık insana da su hoş gelir.

Bu
beyitte dudak kırmızılığı dolayısıyle içkiye benzetilmiştir, ve sarhoşa
(aşığa) uygun görülmüştür. Kevser Cennet'te bir havuzun adıdır. Dîvan
şairleri aşk ile kendinden geçenlerle kuru sofuları karşılaştırmaktan
ve aralarındaki tezadı belirtmekten hoşlanırlar. Aynı beyitte birbirine
paralel olan dudak-şarap, âşık-sarhoş, kevser-su, zahid-ayık insan
benzetmeleriyle Fuzulî bir leff ü neşir sanatı yapmıştır.

11. Su, durmadan senin mahallendeki bahçeye doğru akıyor. Galiba o, hoş yürüyüşlü sevgiliye âşık.

Fuzulî'nin
küçük bir tablo teşkil, eden bu beyti de birtakım gizli benzetmelere
dayanır. "Serv-i hoş-reftar"dan maksat uzun boylu, güzel yürüyüşlü,
sevgilisidir. Sevgilinin bahçesine doğru akan su âşıktır. Dîvan
şairleri sevgilinin boyu için "revan" (akıcı) sıfatını da kullanırlar.
Servi kelimesi, şairde su çağrışımı uyandırmıştır.

12. Toprak
(set) olarak sevgilinin köyüne giden suyun yolunu kessem gerek. Zîra o
benim rakibimdir. O köye gitmesine engel olmalıyım.

Şair burada
yine servi dolayısıyle rakibini suya benzetiyor. Toprak olmak kelimesi
mecazî olarak, ölmek mânâsına gelir. Fuzulî, bu kelimeyi hem, hakikî,
hem mecazî mânâda kullanıyor.

13. Ey dostlar, eğer onun elini öpme arzusu ile ölürsem, toprağımdan bir testi yapın ve sevgiliye onunla su verin.
Fuzulî ince bir hayale dayanan bu beytinde (s) aliterasyonu ile (u) asonansının doğurduğu âhenkten de istifade ediyor.

14. Servi, kumrunun yalvarmalarına karşı dikbaşlılık ediyor. Su gitsin de onun eteğine sarılıp ayağına düşsün yalvarsın.

Servi
ile kumru çok defa bir arada bulundukları için birbirlerine âşık
sayılırlar. Servi, güzel boylu sevgiliye, kumru yalvaran âşığa benzer.
Şair, servinin uzun oluşu ile dikbaşlılık arasında bir münasebet
bulunuyor. Servi ağaçlarının dibinden akan su da bir arabulucuya
benzetiliyor. Şair bu beyitte servi, kumru ve suya insana has vasıflar
vermek suretiyle "teşhis" ediyor ve âdeta tabiatı masallaştırıyor.

"Servi", vahdeti (Tanrı) "su", peygamberi, "kumru" kulu temsil eder. Beyitte arka planda böyle bir mânâ da vardır.

15. Gül dalı bir hile ile bülbülün kanını içmek istiyor. Su, gül dalının damarına girerek bülbülü kurtarmalıdır.

Renk
kelimesi, renkten başka şekil, suret ve hile mânâlarına da gelir.
Şairin burada onu kullanması gül ve bülbülün kanı dolayısıyledir. Gül,
kendisine kırmızı renk sağlamak maksadıyle bülbülün kanına girmek
istiyor. Divan şiirinde gül ile bülbül arasında bir aşk münasebeti
olduğundan bahsedilir. Şair bu beytinde de gül, bülbül ve suya insanî
vasıflar izafe ediyor.

16. Su temiz tabiatını âleme aydınlık (berrak) kılmış ve Hazret-i Muhammed'in, yoluna girmiştir.

Şair
bu beytinde su ile Hazret-i Muhammed'e uyan, onun yolunda giden mümin
arasında bir münasebet buluyor. Temizlik dolayısıyle İslâmiyet suya
büyük önem verir. Su maddî ve manevî temizliğin sembolüdür. Suyun
vasıflarından biri berrak oluşudur. İyi mümin de öyledir. Onun gönlü de
su gibi aydınlık, herkese açıktır.

17. Seyyid-i nev'-i beşer
(insan ney'inin efendisi, Hazret-i Muhammet) seçkinlik incisinin
denizidir. Onun mucizeleri kötülerin ateşi üzerine su serper.

Burada
su redifi dolayısıyle Peygamber bir seçkin inciler denizine
benzetilmiştir. Onun din denizi seçkin inciler yetiştirir. O, kötülük
ateşlerini söndüren bir sudur. Su ile ateş arasında tezat vardır.
Burada ateş kötülüğün, su iyiliğin sembolü olarak kullanılmıştır,. Bu
beyitte seyyid, ıstıfa, sepmek), (beşer, ateş-i eşrar) kelimelerinde
aliterasyon vardır.Hz. Muhammed doğduğu zaman ateşperestlerin ateşleri
sönmüştür. Beyitte bu mucizeye de telmih vardır.
18. Peygamberlik gül bahçesinin canlılığını tazelemek için mermer taşı mucizinden (yaratıcılığından) su akıtmış.

Peygamberlik
gül bahçesine su verince gül tazeleniyor. Gül Peygamberimize izafe
edilen bir çiçektir. Peygamberlik müessesesi onunla taze kalmış, Son
peygamber olan Peygamberimizin mucizelerinden biri kara taştan su
akıtmak. Bu mucize peygamberliğinin kabulü ve yeni bir gül açılması,
peygamberlik bahçesinin parlaklığının tazelenmesidir.

19. Onun
mucizi âlemde öyle nihayetsiz bir hidayet denizidir ki, binlerce kâfir
tapınağına (Mecusî tapınağına) o denizden hidayet ermiştir.

Peygamber
doğduğu zaman vukua gelen harikulade hadiselerden biri de sönmeyen
ateşlerin sönmesi (Mecusî ateşlerinin sönmüş olması)dir. Bu hadiseye
telmih eden Fuzulî'ye göre peygamberimizin mucizesi öyle sonsuz bir
deniz imiş ki, binlerce kâfir ateşgedesindeki ateşi söndürmeğe
yetmiştir.

"Yetmiş" kelimesi hem "erişmiş" hem de "kifayet
etmiş" mânâlarına gelir. Burada kifayet etmiş mânâsında tevriye!i
kullanılmıştır.Ayrıca su-ateş arasında tezat vardır.

20. Şiddet günü Ensar'a parmağından akıttığı suyu kim işitse, hayretle parmağını ısırır.

Tebuk
seferinde (şiddet günü) susuz kaldıkları zaman Peygamberimizin
parmakları arasından oluk oluk su akmış. Bunu duyan hayretinden
parmağını ısırır. Bu hadise de kullara hayret veren bir mucizedir.

21. Dostu, yılan zehri içse, ebedî hayat suyuna döner, düşmanı su içse mutlaka yılan zehri olur.

Peygamberin
dostlarından maksat, hayatında iken, ona uyan sahabelerle, onun
yolundan giden Müslümanlardır. Aynı imana sahip oluş, onlara da manevî
bir güç verir ve onlar bu manevî güç ile, kötülükleri iyiliğe
döndürebilirler. Buna karşılık, düşmanları için iyi şeyler böyle kötü
bir mahiyet alır. Şair bu fikri, yılan zehrinin ebedî hayat suyuna veya
tersine ebedî hayat suyunun zehre dönüşmesi sembolü olarak ifade
ediyor. Burada tezat sanatı vardır.

22. Abdest almak için yanağının gülüne su serpince, her damla sudan bin rahmet denizi dalgalanmıştır.

Şair
borada "gül-i ruhsar" tamlaması ile Peygamber'in yanağını güle
benzetmiştir. Abdest alınırken yüz yıkanır. Peygamber'in yüzüne değen
su, onun manevî gücü ile çoğalıyor, bir damladan bin rahmet denizi
doğuyor. Damla ile deniz arasında tezat vardır. Bu tezat ve benzetme
tasavvufta birlik (vahdet) ile çokluk (kesret) u belirtmek için
kullanılır. Çok, birden doğar. Başlangıçta ilk Müslüman olan Hazret-i
Muhammed tek idi. Daha sonra, Müslümanların sayısı yüzlerce milyonu
aştı. Tanrı'nın insanlara acıması mânâsına gelen rahmet, Türkçe'de
mecazî olarak yağmur mânâsına da gelir. Yağmur milyonlarca damladan
oluşur.

23. Su senin ayağının toprağına erişeyim diye durmadan, ömürler boyu başını taştan taşa vurarak âvâre gezer durur.

Her
yıl, yüz binlerce Müslüman, dünyanın dört bir yanından Hacc'a giderler.
Peygamber'in mezarını ziyaret ederler. Şair, sulara da böyle kutsal bir
duygu yüklüyor. Suların başını taştan taşa vurması, hem hakiki, hem
mecazî mânâda kullanılmıştır. Hayat ile su arasında münasebet olduğu
için şair ömür kelimesini kullanmıştır. Muttasıl kelimesi Arapça "vasl"
(ulaşan, kavuşan) kökünden gelir. Bu beyitte teşhis sanatı vardır.

24. Su ister ki, senin dergâhının toprağına zerre zerre nur salsın. Parça parça olsa bile su o dergâhtan dönmez.

Toprak,
su ve ışık zerre zerre, parça parça olurlar. Su ışığı yansıtır. Şair,
su ve ışığın bu özelliklerine manevî bir mânâ da veriyor. Burada su ve
ışığın zerre zerre veya pare pare olması sevginin gücünü ifade eder.

25. Senin na'tını zaman zaman tekrarlamayı hata ehli derman bilir. Tıpkı sarhoşun ayılması için yüzüne su serpmesi gibi.

Hata
kelimesi yanlış ve günah mânâsına gelir. "Ehl-i hata"dan maksat, yanlış
yola sapanlar, günahkârlardır. Onlar günahlarından kurtulmak için,
sarhoşun ayılmak maksadıyle yüzüne su serpmesi gibi senin na'tını
tekrarlarlar. Na't, bir şeyi medhederek anlama mânâsına gelir. Hazret-i
Mu-hammed'i övmek için yazılan şiirlere de na't denilir. Belli
zamanlarda okunan Kur'an cüzlerine ve dualara "vird" denilir.

26. Ey Tanrı'nın sevgilisi, ey insanların en iyisi, sana dudakları yananların su dilemeleri gibi müştakım.

27. Şen o keramet denizisin ki, Miraç gecesi feyzinin şebnemi duran ve gezen yıldızlara su götürmüştür.

Burada
Hazret-i Muhammed'in Mirac'ına telmih vardır. Şebnem kelimesinin şeb'i
(gece) ile Şeb-i Mîrac'ın "şeb"i aynı mânâya gelir. Şairin iki kelime
atasında münasebet kurmasının sebebi budur. Feyiz: suyun taşması,
bereket demektir. Şebnem ile bahar arasında tezat vardır. Peygamber'in
manevî gücü o kadar kuvvetlidir ki, yeryüzünden götürdüğü şebnemi bütün
yıldızlara yetecek su sağlar. Burada sudan maksat, Hazret-i Muhammed'in
Miraç gecesi bütün kâinata varlığı ile vermiş olduğu feyizdir.

28. Mezarını yenileyen mimara su gerekirse, güneşin çeşmesinden her dem feyzin saf suyu iner.

Burada güneş, dünyaya feyz ve bereket verdiği için çeşmeye, güneşten akan ışık zülâle (saf su) benzetilmiştir.

29. Cehennem korkusu yanık gönlüme gam ateşi salmış, senin ihsan bulutunun o ateşe su serpeceğini umuyorum.

Mânâ bakımından bütün kelimeleri birbiriyle ilgili olan bu beyitte tenasüb veya müraat-i nazîr sanatı vardır.

30. Na'tının uğuru ile Fuzulî'nin sözleri nisan yağmurundan vücuda gelen büyük inci tanelerine benzemiştir.

Bir
efsaneye, göre istiridyeler nisan ayında denizin yüzüne çıkar, yağmur
yağarken kabuğunu açar, bir iki damla alır, yeniden denizin dibine
inerlermiş. Bunlar zamanla inci haline gelirmiş. Fuzulî yukarıki
beytinde bu efsaneye telmihte bulunuyor, kendi sözlerini inciye
benzetiyor.

31. 32. Mahşer günü gaflet uykusundan uyandığımda ve
hasret gözyaşlarından uykusuz gözlerim su döktüğünde (ağladığımda)
umduğum odur ki, mahrum olmayayım, vaslının çeşmesi senin yüzüne teşne
olan bana su versin.

Divan şairleri umumiyetle fikirlerini bir
beyitte sona erdirirler. Fuzuli burada 31. beyitle 32. beyiti birbirine
bağlıyor. İki beyitte de mahşer günü bahis konusudur. O gün insanlar
Tanrı'ya -hayatlarında yaptıkları iyi ve kötü işlerin hesabını
verecekleri için büyük bir telaş ve heyecan içinde olacaklardır. O gün
Hazret-i Muhammed kendisini sevenlere şefaat edecektir.


Fuzûlî
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Su Kasidesi
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Giresun Üniversitesi Öğrencileri Paylaşım Alanı :: Dinimiz İslam :: İlahiler-
Buraya geçin: